4 Mart 2012 Pazar

Guacamole (Avokadolu Meksika Sosu)





 Oğlumla benim guacamole(guakamol) ile ilk tanışmamız o sırada Chicago'da yaşayan sevgili arkadaşım Füsun sayesinde oldu. Chicago'da onları ziyaretimiz sırasında marketten hazır aldığımız ve sade mısır cipsiyle tükettiğimiz bu tat damağımıza öyle bir yerleşti ki alışkanlık haline geldi.Sevgili Füsun zaman zaman evde kendisinin de guacamole hazırladığını söyleyerek kısaca tarifini anlatmıştı.
Daha önce avokado tüketmeyen biri olarak bu meyvenin limon ve soğanla birleşip böylesine lezzetlenmesine şaştım kaldım.
Öncelikle avokadonun olgun olması çok önemli.Dışı siyahlaşıp yumuşak olmalı ama asla ezik değil.Aslında en iyisi sert, parlak yeşilken almak ve gazete kağıda sarıp buzdolabında olgunlaştırmak.Benim burada bulup aldıklarım Alanya avokadosu diye geçiyor.Düzgün olgun bulursam alıyorum çünkü olgunlaşmaları uzun sürüyor.Hele bu seferki 2 haftayı buldu ama yine de ezince pürüzsüz kıvama gelmedi.Olgunlaşmasını bekleyemeyip rondodan geçirerek de guacamole yapmayı denedim ancak tat acımtırak oluyor.
Olgun olanın kabuğu haşlanmış patates gibi rahat ayrılırken, sert olanınkini aynı çiğ patates soyar gibi soyuyorsunuz ama yüzeyde kalan o alamadığınız tabaka acılığa sebep oluyor.


Malzemeler  (3-4 Kişilik)
  • 1 olgun avokado
  • 1 orta boy kuru soğan
  • 1 çorba kaşığı limon suyu
  • 1 çorba kaşığı zeytinyağ
  • 1/2 demet maydonoz ( daha az 1 tutam kadar varsa o da olur)
  • 2-3 çorba kaşığı hazır domates püresi ya da 1 domates (yazın kavanozlara konservelediğim domates püresini kullanıyorum)
  • tuz
 Yapılışı
  • Avokadonun kabuğu soyup çekirdeğini çıkarın. Çatalla ezerek, kararmaması için limon suyunu ekleyin.
  • Soğanı soyup, mümkün olduğu kadar küçük küçük küpler halinde doğrayın.
  • Maydonozu yıkayıp ince ince kıyın.
  • Tüm malzemeleri birleştirin.


Avokadonuzun büyüklüğüne göre ve damak zevkinize göre malzemelerin miktarını değştirebilir kendi sosunuzu yaratabilirsiniz.Mesela ben bir dahaki sefere sadece sarmısakla deneyip aradaki farkı görmek istiyorum.

Etin yanında garnitür gibi tüketebileceğiniz gibi, taze ya da kızarmış ekmek üzerinde de eşsiz bir lezzet oluyor. Afiyet olsun.

2 Mart 2012 Cuma

Gingerbread (Zencefilli Kek)

Uzun zamandır denemek istediğim bir tarif gingerbread.Aslında içinde zencefil ve melas bulunan kekten kurabiyeye  tüm hamur işlerine verilen genel bir ad. Gingerbread deyince akla ilk adam kurabiye kalıbı ile yapılıp üzeri şekerli krema ile süslenen kurabiyeler geliyor. Hatta biraz da yılbaşı ile özdeşleşmiş sanırım. 
Ben öncelikle keki denemek istedim.Yumuşak, hafif ıslak ve yapışkan çok lezzetli bir kek oldu.Özellikle eşim çok beğendi. Oğlum bu kış bolca zencefil ve bal karışımı yutmaktan dolayı olsa gerek zencefil adını duyunca biraz ön yargılı davrandı ancak fotoğrafta görüldüğü üzere afiyetle yedi.

Keke yumuşaklığını veren melas yerine pekmez kullandığım için biraz tedirgindim aslında; ancak korktuğum olmadı.Bu rengi veren de zaten içinde bulunan sadece iki kaşık pekmez. Ancak belirttiğim gibi pekmezim doğal koyu bir pekmezdi.Zencefil miktarı baskın değil ve damağı yakmıyor.Lütfen tariftekinden az kullanmayın.Buram buram yakıcı zencefil tadı sevenler ise zencefil miktarını istedikleri gibi arttırabilirler bize göre ise tam tadındaydı.

Tarif Cakes & Bakes den alınmıştır.

Tariflerimde genellikle cup ölçüsü kullanacağım. Cup kullanmayanlar 240 ml.lik bir bardak kullanabilirler.
(1 cup= 240 ml).

Malzemeler
  •  125 gr. tereyağ (ekstra bir parçada kalıbı yağlamak için gerecek.)
  •  1 cup silme esmer şeker (ben beyaz kullandım)
  •  2 yemek kaşığı melas ( benim elimde koyu kıvamlı bir dut pekmezi vardı onu kullandım)
  •  1 1/2 cup dolusu un
  •  1 çay kaşığı dolusu kabartma tozu
  •  2 çay kaşığı dolusu karbonat
  •  2 çay kaşığı dolusu toz zencefil
  •  2/3 cup süt (160 ml)
  •  1 yumurta, çatalla hafif çırpılmış
  •  2 yemelik elma (yarım limon suyu)
Yapılışı

  • Fırını 160 C'de ısıtın. 23-27 cm. kare bir kalıbı tereyağ ile yağlayın.Ben büyük kare borcam kullandım.
  • Tereyağ, şeker ve melası aynı anda bir tavanın içine koyup, yavaş ateşte eritin.Kahverengi yumuşak bir karamel kıvamına gelecek. Ateşten alıp, soğumaya bırakın.
  • Elmaları soyup, küçük küpler halinde doğrayın. Kararmaması için üzerine limon suyu ile sıkın.
  • Karıştırma kabına un, kabartma tozu, karbonat ve toz zencefili eleyin.Sırasıyla süt, yumurta ve soğuyan tereyağ-şeker-melas karışımını ekleyip ister bir el çırpıcısıyla ister mikserle (yavaş devirde) karıştırın.
  • Kalıba dökerek 30-35 dakika ya da kabarıp içine kürdan veya bıçak batırdığınızda kuru çıkııncaya kadar pişirin.
  • Soğuduktan sonra kare dilimler halinde kesip servis edebilirsiniz.Afiyet olsun.









 

1 Mart 2012 Perşembe

Adapazarı Islama Köfte


Adapazarı'na gidip de ıslama köfte yemeden olmaz. Meşhur başlığı altında birçok ıslama köfteci görebilirsiniz. Tercihinizi uzun yıllardan beri bu işi hakkını vererek yapan merkezdeki Meşhur Mustafa Usta'dan yana kullanmanızı tavsiye ederim.Tam bir eski esnaf lokantası sadece yemeğinizi afiyetle yiyerek-sırada bekleyenlere yer açmak için- mutlu bir tebessümle ayrılıyorsunuz.

Karadeniz Ereğlisi



Düzce Akçakoca yönünden Karadeniz Ereğli'sine girişte sol tarafta bulunan, Musa'nın Yeri Plaj Restaurant'a uğrayıp kabak tatlısını tatmadan ve Karadeniz Ereğli merkezdeki Pideci Hasan Kuru'da pide yemeden dönmeyin

HADİ ARTIK SEDA !

Başlığın nedeni aslında kendime kızgınlığım.
Bu blog sayfasını açalı yaklaşık beş yıl olmuş.Sevgili kardeşim Sarpdağ'ın bizi ziyaret ettiği bir haftasonu Onun yardımıyla açmıştık hatırladığım kadarıyla. Dile kolay beş yıl...Doruğum 10 yaşını doldurup 11'ine bastı bile 2 ay önce. Ne  yemekler pişti, ne denemeler yapıldı ve ne sofralar kuruldu. Ama işte bir türlü organize olamadım ve bu blogu ayağa kaldıramadım. Zaman zaman yaptıklarımın ya da seyahatlerde yediklerimizin fotolarını çekmeme rağmen. Buna rağmen hep gözlemledim, çok sayıda blogu takip ettim vs. vs...
Bahaneler, bahaneler, bahaneler...
Erteledim, erteledim, erteledim...
Eee artık geldiler yavaştan yavaştan başla ya dedim bu gece ansızın kendime. Oğlum öğlenci, geceler benim ne de olsa.
Belki birçok kişi hemen hemen aynı tarifleri pek çok kez uygulamış ve yayınlamış olabilir bloglarında ama yine de herkesin yaptıklarının ardındaki hikayeler, paylaşımlar farklı ne de olsa. Özellikle de bloglarını düzenli güncelleyen arkadaşlara gerçekten hayranım. Ben de sırf kendimi ifade etmek, kendi usulümde paylaşmak için buradayım artık. Fark edilir miyim, takip edenim olur mu bilmem artık ama yemek tarifleri, kitap, seyahat  ne gelirse dil ucuna mı desem parmak ucuna mı paylaşmaya varım.
Annemin sık tekrarladığım bir lafı vardır hatta rahmetli anneannemin olsa gerek '' Kabı ayrı olanın tadı ayrı olur''  diye. Akşam yemeğimiz eşimin işyerindeki öğle yemeğiyle çakıştığı zaman -ki bu durum genellikle kusufasulye, nohut ya da tavuk için geçerli- bu söze bir atıfta bulunuyorum ister istemez :) 
Hayırlı olsun Sedacım :)))